26 Haziran 2016 Pazar

Vahdettin hain mi? Mustafa Kemal ve Vahdettin ilişkisi.

 İlber Ortaylı'nın; "Yakın tarih, hele ki Türkiye'de okulda değil dışarıdan öğrenilir." diye bir sözü var ki gerçekten pek manidar. Biliyorsunuz ki, okulda bize gösterildiği kadarı ile Vahdettin Sevr Antlaşmasını imzalamış, sonra Mustafa Kemal bizi bu zor durumdan kurtarmış, Vahdettin de nihayetinde İngiltere'ye kaçmak zorunda kalmış! Okul bize bunun gibi argümanları ezberletiyor fakat tarihçilerimize göre durum bu değil.
Ben bunları yazarak insanların düşüncelerini ve fikirlerini bir anda tabii ki değiştiremem fakat kaynak göstererek gerçeği anlatabilirim. Bir kişi, sadece bir kişi merak edip okusa, anlasa ve hak verse bu benim için kafîdir... diyerek girizgahı yaptım ve başlıyorum.  

# Vahdettin Kurtuluş Savaşına karşı mıydı?

Enver Paşa'nın karşı çıkmasına rağmen Mustafa Kemal'i Samsun'a gönderen ve İstiklal mücadelelerinin başlamasına vesile olan Sultan Vahdettin'di. Üstelik Samsun'a çıkış anlatıldığı gibi gizli ve tehlikeli olmamıştı. Ne gizlisi? Dönemin resmi gazetesi Takvim-i Vekayi'nin 5 Mayıs 1919 sayısında Samsun'a tayin emri verilmişti.
Günümüz Türkçesiyle:  “Kaldırılmış olan Yıldırım Grubu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa, Dokuzuncu Ordu kıt’aları Müfettişliği’ne tâyin edilmiştir. Bu padişah emrinin icrâsına Savaş Bakanı memurdur. 29 Receb 1337, 30 Nisan 1335 (30 Nisan 1919). Mehmed Vahideddin (üstte). Harbiye Nâzırı Şakir, Sadrazam Damad Ferid”.


Ayrıca, Mustafa Kemal Paşa'nın anlattığına göre Samsun'a hareketinden hemen önce Yıldız Sarayı'nda Padişah Vahdettin kendisine şu sözleri söylemişti: 

"Paşa, Paşa! Şimdiye kadar bu devlete çok hizmetin ettin, bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. (Bir tarih kitabını göstererek) Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden daha mühimdir."

#Mustafa Kemal, Vahdettin'i nasıl savunmuştu? 

24 Nisan 1920'de Mustafa Kemal, Vahdettin'i şöyle aklamıştı:

"Dikkatinizi çekerim ki, kutsal Halife Efendimiz Hazretleri namaz için camiye gittiğinde onu koruyan askerler dahi İngiliz askeridir. Bu kötü şartlara düşmüş olan Padişahımızla özel temas kurmak da mümkün değildir. Millet, hilafet ve saltanat makamının bağımsız ve tehlikeden uzak bulunmasını vicdani bir emel saymıştır. Müslümanların halifesinin bundan başka bir şey düşünmesi mümkün müdür? Ben şahsen hiçbir şey düşünmem. Hatta zat-ı şahanenin kendi ağzından işitsem bunu baskı ile söylendiğine hükmederim."

#Sevr Antlaşması 


Gelelim en tartışmalı konuya. Aslında bu sorunsalın cevabı çok basit. Başta İlber Ortaylı'nın ve diğer birçok tarihçimizin verdiği hükme göre Sevr tarihimizde asla kabul edilmemiş bir anlaşmadır. Çünkü o dönemde kabul edecek bir meclis yoktu. Meclis yerine kurulan geçici Şura-yı Saltanat Sevr Antlaşmasını kabul etti fakat o sırada padişah tasdik etmedi. Kaldı ki Sevr'i imzalayan delege içerisindeki Rıza Tevfik Bölükbaşı dönemin en ünlü İttihatçılarındandı. 

#Vahdettin, İngiliz uşağı mıydı? 

Bu sorunun cevabını da en büyük referansımız, İlber Ortaylı'dan dinleyelim: "Vahdettin bir kaçışı tercih ediyor. Bu kaçış İngiltere'ye olduğu için kendisine yıllardan beri "İngiliz uşağı" deniliyor. Fakat kaçabileceği veya gidebileceği başka hiçbir yer yok. Çünkü seçenekler arasındaki Fransa, Ankara Musalahasını yapmıştı ve artık donanmayı burada tutmuyor, sur içi İstanbul'da öylesine bir işgal kuvveti bulunduruyordu. İtalya ise zaten Üsküdar'daydı ve Ankara hükümeti ile arası çok iyiydi. Bu yüzden o da seçenekler arasından eleniyor. Padişahın tabi ki Yunanlara sığınması gibi bir durum da söz konusu değil. Geriye kala kala sadece İngiltere kalıyor. Dahası Boğazlar mıntıkasının denetimi de İngilizlerin elinde. Yani padişahin Karadeniz'e çıkıp oradan Romanya'ya geçecek bir durumu yok. Dolayısı ile bu "İngiliz uşağı" yorumlarından kaçınılması lazım."
*******
Sözün özü; Vahdettin, Kurtuluş Savaşı'na engel olmaya çalışmamış aksine desteklemiştir. İngiliz uşağı değildir, olmamıştır. Sevr'i de asla tasdik edip imzalamamıştır. Bunlar ulaşılması zor bilgiler değil, sadece hem okulda hem de hayatımızda bize verilenleri sorgusuz kabullenmek yerine mantık süzgecimizden geçirmeliyiz. İşte ancak o zaman gerçekleri oğrenip, özgürce düşünebiliriz.

KAYNAKLAR: 

1- Mustafa Armağan, Satılık imparatorluk, İstanbul 2013, Timaş Yayınları, s, 141 
2-http://belgelerlegercektarih.com/2012/11/24/ataturku-samsuna-vahdettin-gonderdi-belgelerle/         
3- TBMM Gizli Celse Zabıtları, cilt 1, İstanbul 1985, Türkiye iş bankası Kültür yayınları, s, 9
4- İlber Ortaylı, Tarihin Gölgesinde, İstanbul 2012, Timaş Yayınları s, 138
5-İlber Ortaylı, Yakın Tarihin Gerçekleri, İstanbul 2013, Timaş Yayınları, s, 68-69
6-  http://m.haberturk.com/gundem/haber/1080107-samsun-yolculugu-vahideddinin-resm-gazetedeki-bu-emrinden-sonra-yapildi