“BANKALAR ORDULARDAN TEHLİKEDİLİR” – THOMAS JEFFERSON
Amerikan Başkan Thomas Jefferson, “Banka ordulardan tehlikelidir.” derken ne demek istedi? Gelin, hepimizi ilgilendiren bu konu hakkında biraz kafa yoralım.
Bankalar, 1815 Waterloo Savaşından beri İngiltere'yi, 1913’ten beri Amerika'yı, Galatalı Bankerlerin kurduğu (1847) Bank-ı Dersaadet'ten beri Osmanlı'yı (Muharrem Kararnamesinden sonra bunlar kapanıp, Osmanlı Bankası[1856] kuruluyor) ve bugün de T.C Merkez Bankası ile Türkiye'yi borçlandırabiliyorlar. (Bunlar tüm ülkeler için geçerli) Düşünsenize, özel bankalar koskoca devleti kendine borçlandırıyor ve bu olay gelişmiş, gelişmekte ya da gelişmemiş tüm ülkelerde gerçekleşiyor. Böyle bir küresel sömürü düzeni var. Üstelik kısmi rezerv sistemiyle, aslında kendilerinden hiç para çıkmadan insanlara para verip, bu parayı faiziyle geri alıyorlar ve başkalarının paralarıyla sürekli olarak daha da zengin oluyorlar…
Şu an dünya bankalarının birçoğunun sahibi Rothschildların atası olan Mayer Rothschild' vakti zamanında:
"Bir ülkenin ekonomisine ve bankalarına sahip olduktan sonra, yasaları kimin yaptığı önemsizdir." diye bir söz söylemiş.
Evet, Rothschild haklı. Bir ülkenin bankalarını ve ekonomisini yönetirseniz, her açıdan yönetebilirsiniz. Bizden bir örnek vereyim: Osmanlı'nın yıkılmasında, ülkesinde yabancı ortaklı bankalar açtırması, Balta Limanı, Hünkar İskelesi Antlaşmaları ile yabancı devletlere tavizler vermesi gibi ekonomi temelli birçok neden yatıyor. Kısacası ekonomi bir ülkeyi zirveye de çıkarabilir, yıkıma da sürükleyebilir. Bunun bilincinde olan ABD liderleri, Amerika’nın kuruluşundan, 1913'e kadar bankalara karşı büyük bir mücadele verdiler.
İlk olarak Thomas Jefferson, ABD'de açılmak istenen bankalara şiddetle karşı çıktı ve bu konuda şunları söyledi
"Eğer Amerika'lılar kendi paralarının kontrolünü bir kez olsun özel bankalara bırakacak olursa, etraflarında yükselecek olan bankalar ve şirketler ilk olarak enflasyonla sonra da denflasyonla halkı tüm varlığından yoksun bırakacaklardır. Ta ki babalarının fethettiği kıta üzerinde çocukları evsiz kalıncaya kadar."
ABD’nin ilk Hazine Bakanı Alexander Hamilton ise bu konuda Jefferson’a ciddi bir muhalefetti. (Daha sonra Alexander Hamilton, Thomas Jefferson Başkan Yardımcısı Aaron Burr tarafından öldürülüyor.) Yine de bankalar yirmi yıllığına da olsa ABD’de kuruldu. Bu ilk bankaların ömrü uzun sürmedi ve yedinci ABD Başkanı Andrew Jackson tarafından 1836’da hepsi kapatıldı. Andrew Jackson, bankaları kapatma çalışmaları boyunca ve sonrasında birçok suikasta uğradı. Kendisine ölüm döşeğindeyken, hayatında ve başkanlık döneminde yaptığı en önemli şey sorulduğunda Andrew Jackson şöyle söyledi: “I killed the bank!” (Bankaları öldürdüm!)
Bu şekilde amaçlarına ulaşamayacaklarını anlayan bankerler, Amerika’nın resmi bankası adını taşıyan ama aslında özel olan bir banka kurmaya karar verdiler; Federal Rezerv. Böylece banka devlete ait etkisi yaratılacak ve daha önceki gibi tepkiler almayacaklardı, işe yaradı. –şu an aynısı Türkiye için de geçerli, devlete aitmiş gibi bir ad taşıyan ama aslında özel olan bir bankamız var ve bu banka para basma yetkisini elinde bulunduruyor: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası değil.- Bankerler bu sistemi 23 Aralık 1913’te, Woodrow Wilson döneminde hayata geçirip, Federal Rezervi kurdular ve Amerika’nın para basma yetkisini tamamen ellerine aldılar. Bu parayla da Amerika’yı kendilerine borçlandırdılar. Durumun ciddiyetini görebiliyor musunuz? 10 kadar insan, dünyadaki tüm hükümetleri kendilerine bağımlı hale getirip, borçlandırabiliyorlar! Tabii ki ABD Hükümeti de borçlarını IRS, yani halktan topladığı vergiler ile ödedi Bu sistemi onaylayan Başkan Wilson ise, durumun ciddiyetini geç de olsa anlayıp şöyle söyledi:
“Ben dünyanın en mutsuz adamıyım. Farkında olmadan ülkemi mahvettim. Büyük sanayi ülkemiz artık kredi sistemiyle kontrol ediliyor. Konsantre kredi sistemi nedeniyle ulusumuzun büyümesi ve tüm faaliyetlerimiz birkaç adamın ellerinde. Medeni dünyada en kötü yönetilen, bütünüyle kontrol edilen devletlerden birisi olduk. Az sayıda kişiden oluşan baskın bir grubun tercihi ve zorlaması dışında artık hiçbir hükümet özgür seçimle, çoğunluğun oyuyla gelip gitmez.”
Tekrar soruyorum, durumun ciddiyetini görebiliyor musunuz? Bankalardan dolayı Wilson, ülkenin gelişmesinin banka sahibi bir grup insana bağlı olduğunu ve artık ülkede demokrasinin olmadığını söylüyor. Haksız değil. 1913 yılından sonra gelen tüm ABD Başkanları bu banka sahipleri (Rothschild, Rockefeller, Morgan vs) ile bağlantılı idi ve hiçbiri de onların çıkarlarına zarar verecek bir faaliyet göstermedi. Birisi hariç; John F Kennedy.
Başkan Kennedy, 4 Haziran 1963’te Başkanlık Emri 11110’ı imzaladı. Bu emir, FED’in ekonomide birçok yetkisini alıp, ABD Hazinesine yetkiler veriyordu. Kennedy’nin attığı adım işe yaradı. Fakat altı ay sonra, John F. Kennedy, Dallas’a gidip, şüpheli bir suikast sonucu öldürüldü. Kennedy yerine ge(tiri)len yeni Başkan Lyndon Johnson, Kennedy’nin emrini hemen çöpe attı ve FED’e tüm yetkilerini geri verdi. Kennedy’den sonra bir daha hiçbir başkan, FED’e karşı çıkmadı. Kısacası Bankalar 1913’ten sonra ABD halkını sömürdüler ve sömürdüler. 1970’te, daha fazla sömürebilmek için, Borca Dayalı Sistem’e geçtiler. Ayrıca 1970’ten sonra paranın değeri altındır kuralı kaldırılıp, tüm bankalar istedikleri kadar para basma hakkını elde ettiler.
Bu bankaların Amerika’daki tarihiydi. Fakat tabii ki olay Amerika ile sınırlı değil.
Bu bankerler, on dokuzuncu yüzyıldan itibaren tüm ülkelerde bankalarını kurup tüm dünyayı kendilerine bir pazar haline getirdiler. Bir de şunu düşünün, bu adamların her ülkede bankaları olduğundan ve her devlete borç verir durumda olduklarından dünyada çıkan tüm savaşlarda, tüm tarafları finanse edebiliyorlar. Yani A ülkesi ile B ülkesi savaştığında, A ülkesine askeri malzeme almaları için para yardımı yaparlarken, aynısını B ülkesi için de yapıyorlar. Kısacası bu adamlar, 1815 Waterloo Savaşından beri savaştan ve kandan besleniyorlar. Bu amaç için yeni savaşlar çıkarıyorlar ki bu da apayrı bir yazı konusu. Savaş olmadığında da halkı ve devletleri iğrenç sistemleriyle sömürüp kendilerini daha da zengin ediyorlar.
Kısacası dostlarım, her gün sömürülüyoruz. Özgür olduğumuzu düşünsek de, değiliz. Sadece on bankacı aile, dünyanın yüzde altmışından daha zengin oluyorsa, bu bir soygundur. Bu nedenlerden dolayı, insanların bilinçlenmesi ve ses çıkarması gerek.