10 Ağustos 2016 Çarşamba

İSLAMİYET VE TÜRKLER

Türklerin ilk inancı Gök Tanrıcılık ile İslam inancının benzediği, bu yüzden Türklerin İslamiyeti çabucak benimsediği iddiasını duymuşsunuzdur. Gerçekten bu altı boş bir iddia. Evet tek tanrılı olması, cennet-cehennem, ahiret inancının olması yönünden benzerlik gösteriyor ama İslamiyet 3 büyük ilahi dinden biriyken; Gök Tanrıcılık bir pagan dini. Ayrıca İslamiyetin insan hayatına kural koyan bir yönü varken, Gök Tanrıcılığın böyle bir işlevi pek de yok.
Ayrıca Türkler, İslamiyeti kabul ettikten sonra çok önemli işlere imza atmışlarsa da; İslamiyet, Türklerin sosyal hayatta birçok özelliğini törpülemiştir. Örneğin kadına verilen değer konusunda.  
Tarihteki ilk kadın hükümdarın İskit hükümdarı Tomris Hatun olduğunu ve Tomris Hatun'un, oğlunu öldüren Pers kralının kafasını kesip kana batırdığını biliyor muydunuz? (*İskitler, tarihteki ilk Türk devletidir fakat hakkında pek bilgi olmadığı için Asya Hun Devleti, tarihteki ilk Türk devleti kabul edilir)

İşte bu denli güçlü pozisyonlar elde eden Türk kadını, aynı zamanda mirastan eşit pay alabiliyor, devlet işlerine karışabiliyor, at sürebiliyordu. Kadına değerin hat safhada olduğu bir toplum olan Türklerde, kadının üstüne de ikinci bir eş getirilmesi söz konusu olmazdı.
İslamiyetten sonra ise Türkler için ne yazık ki bu konuda dengeler değişti. Artık kadınlar mirasta eşit hak talep edemez, idari işlerde ses çıkaramaz, üzerine de ikinci üçüncü eş getirilebilir duruma geldi. (Tabii bu bilhassa Klasik Dönem Osmanlısı için geçerli)
Peki bu durumun suçlusu İslamiyetin kendisi mi diye sorarsanız, hayır değil. Türklerin 750 Talas Savaşında İslamiyet'i benimsemeye başladılar. Bu bir olgu olduğu için tahminen yüz yıl sonra tamamen Müslüman olmuş olduklarını varsayalım. Yıl 850. Bu tarihten itibaren Türkler tek tük birkaç örnek dışında hiçbir Kuran çevirisi yapmamış. Yaptıkları çevirileri de zaten çoğaltmamış. Tanzimat Osmanlısına kadar da durum böyle devam etmiş. E bu kadar Türk bunca süre içerisinde neye inandı? Neye göre dinini uyguladı? Dinlerini nereden öğrendiler? Voltaire'in bir sözü vardır, "Bağnaz bireyler yaratmanın en kolay yolu, öğretmeden inandırmaktır." diye. İşte bizim durumumuz da bu olmuş. Hayatı anlamlandırmamızı sağlayacak, düşünmemizi tetikleyecek bir kitaba, bir dine sahipken bunu bırakıp Arap gelenekleri yaşamayı tercih etmişiz. Bunun da bize birçok zararı olmuş.
Doğrusu bu, İslam konusunda sadece bizim yaptığımız değil; birçok insanın, birçok toplumun yaptığı hata. Yine de bizden gidelim. Türkler, bilhassa Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçukluları döneminden itibaren devletin resmi dilini Arapça/Farsça yaptılar. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Milli benliklerini her şeyin üzerinde tutan, sırf bunun için mağlup ettikleri Çin'e yerleşmeyen Türkler; kendi dillerini küçük görüp Arapçayı daha üstün tutar bir hale evrildiler. Hem bir düşünsenize, bu süreçten sonra ortaya çıkardığımız tüm yazılı eserler Arapça/Farsça olarak verildi. Bu resmen "Türkçe bir bilim dili olamaz, Arapça dilimizden üstündür." demenin eyleme dökülmüş halidir. Hani Atatürk'e kızıyoruz ya "Bir gecede cahil kaldık." diye, Atatürk bizi bir gecede cahil bırakmasa da atalarımızın eserlerini, sırf Arap hayranı yöneticilerimiz dolayısıyla anlamakta zorluk çekmeye devam edecektik.
Üstelik bu olayın aynısı ne yazık ki günümüz için de geçerli. Sadece mevzu bahis dil artık Arapça, Farsça değil; İngilizce, Fransızca. Ülkemizde eğitimi yabancı dilde veren, bitirme tezlerini yabancı dilde yazdıran bir sürü okul mevcut. Bunun da altında yatan zihniyet aynı. "Türkçe bir bilim dili olamaz." Oysa ki biz Türkler tarihe birçok önemli bilim adamı, sanatçı, mimar, hükümdar bırakmış bir milletiz. Yüzyıllardan beri süregelen kendimizi küçümseme modundan acilen çıkmamız lazım.

Tekrar İslamiyet'e dönersek; İslamiyet'i, Araplık olarak gören çok büyük bir kitle tarih boyunca var oldu ve de hep var olacak. Yani sen Müslüman olursan Arapça dua etmek, Araplar gibi baş örtüsü takmak, Araplar gibi sakal uzatmak ve hatta resmi dilini Arapça ilan etmek zorundasın! Bu algının tamamen  yıkılması lazım. Çok zor ama imkansız değil. Ya da imkansız ya. Gerçekçi olalım.          
Son olarak, Türkçe'yi devletinde resmi dil ilan etmiş, döneminin devrimci duruşlu Karamanoğlu Mehmet Bey'in ruhuna bir dua ediverelim. (Tabii duayı Türkçe edelim!)